UnluBil

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Diğer
  4. »
  5. Masalların Çocuk Gelişimi ve Ebeveyn-Çocuk Bağındaki Rolü

Masalların Çocuk Gelişimi ve Ebeveyn-Çocuk Bağındaki Rolü

admin admin -
18 0

Masallar, insanlık kültürünün en eski ve en güçlü anlatı biçimlerinden biridir. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu öyküler, yalnızca eğlence amacıyla değil; çocukların zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim süreçlerinde önemli bir rol oynar. Ebeveynlerin çocuklarına masal oku pratiği, yalnızca bir alışkanlık değil aynı zamanda bir bağ kurma, iletişim geliştirme ve dünyayı paylaşma aracıdır. Bu makalede, masalın çocuklar üzerindeki etkisini, çocukların gelişim süreçlerine olan katkılarını ve masal okumanın ebeveyn ile çocuk arasındaki bağı nasıl güçlendirdiğini bilimsel verilere dayanarak irdeleyeceğiz.

Masallar, zihinsel gelişim açısından çocuğun sembolik düşünme kapasitesini besler. Özellikle okul öncesi dönemde çocuklar somut düşünceden uzaklaşırken, metaforlar, simgeler ve karakterler aracılığıyla soyut düşünme yetilerini geliştirirler. Bu süreçte masallar; problem çözme, kurgu geliştirme, neden-sonuç ilişkisi kurma gibi bilişsel becerileri destekler. Psikolog Bruno Bettelheim, masalların çocukların içsel çatışmalarını dışsallaştırmalarına imkân tanıdığını öne sürer; çocuk, bir ejderhayla, ormanda kaybolmayla ya da büyülü bir görevle yüzleşen kahramanların atmosferinde kendi duygusal deneyimlerini sembolik olarak ifade eder. Böylece korkular, kaygılar ya da belirsizlikler sembolik biçime döner ve çözümlenebilir hale gelir.

Dil gelişimi açısından masallar eşsiz bir kaynak sunar. Masal dinleyen ya da okuyan çocuk, daha zengin bir sözcük dağarcığı kazanır. Dinlediği cümle yapıları, betimlemeler, benzetmeler ve detaylı anlatılar, günlük konuşma dilinden daha karmaşık olma eğilimindedir ve çocukta dilin inceliklerini algılamayı sağlar. Örneğin bir araştırma, düzenli kitap okuma alışkanlığı olan çocukların sözcük tanıma skorlarının, okumayanlara göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bu tür veriler, masalın dilsel altyapıyı besleyici etkisini bilimsel temellere oturtur. Ayrıca, masal dinleyen çocuklar daha iyi dinleme becerisi geliştirirler; dikkati yoğunlaştırma, anlatılanları takip etme, cevap verme gibi süreçler desteklenir.

Duygusal ve sosyal gelişim açısından masallar, empati kurma kapasitesini teşvik eder. Kahramanların iyilik, kötülük, fedakârlık gibi değerlerle sınandığı öyküler, çocuğa farklı karakterlerin bakış açılarını tanıma ve kendi duygu dünyasını dışarıdan görme olanağı sunar. Bu yolla çocuk, ülkelerindeki prens/kraliçe figürünün ya da küçük bir hayvan karakterin duygularını anlamaya çalışarak empati kurar. Özellikle karmaşık duygu durumlarını işleyen masallar, çocukta duygu düzenleme becerisini pekiştirir. Örneğin, bir kahramanın başarısızlıkla karşılaştığında toparlanması, yeniden denemesi gibi süreçler çocuğa duygusal dayanıklılık mesajı verir.

Ayrıca, masallar aracılığıyla çocuk, toplumsal değerleri ve normları güvenli bir ortamda keşfeder. Adalet, cesaret, sevgi, sadakat, arkadaşlık, dürüstlük gibi evrensel temalar masallarda sıkça işlenir. Çocuk, bu temaları yaşayan karakterler yoluyla tanır ve kendi değer sistemiyle yüzleşir. Böylece masal bir yandan kurgu sunarken bir yandan da ahlaki kimlik biçimlenmesine katkıda bulunur. Öte yandan masallardaki sonuç ya da ceza-ödül sistemi, çocuğa eylemlerinin sonuçlarını sezdirerek bilinçli davranış geliştirme olanağı sağlar.

Bilişsel psikologlar, hayal gücünün gelişimini masallara bağlamaktadır. Çünkü masallarda olmayanla var olan arasındaki geçişler, çocuğu zihinsel esneklik geliştirmeye zorlar. Çocuğun eğer bu kahraman bir kanat taksaydı ne olurdu?, oradan başka bir dünyaya geçseydi nasıl olurdu? gibi sorularla içsel düşünme sürecini beslemesi, yaratıcı düşünce altyapısını oluşturur. Bilimsel çalışmalar, erken çocukluk döneminde yaratıcı oyun ve hayal gücü etkinliklerinde yer alan çocukların daha sonraki yaşlarda yenilikçi düşünce becerileri sergileme olasılıklarının yüksek olduğunu göstermektedir.

Masal okuma geleneği, yalnızca çocuğun gelişimiyle sınırlı kalmaz; ebeveyn ile çocuk arasında duygusal ve iletişimsel bir köprü inşa eder. Her gün yapılan kısa bir masal seansı, ortak bir zaman dilimi oluşturur. Bu zaman dilimi içinde aile bireyi ve çocuk karşılıklı etkileşimde bulunur: çocuk sorular sorar, ebeveyn açıklamalar yapar, genellikle sohbetler gelişir. Bu süreç, çocuğun güven duygusunu pekiştirir. Ebeveynin çocuğuna ayırdığı kaliteli zaman, çocuğa önem veriliyorum duygusunu yaşatır. Çocuk, ebeveynin dikkatinin kendisinde olduğuna dair somut bir deneyim yaşar. Bu da bağlanmayı ve güven duygusunu güçlendirir. Böyle bir rutinin varlığı, sadece masal anı değil, iletişimin ve ilişkinin geliştiği bir zemin sağlar.

Masallar, ebeveyn ile çocuk arasında sözsüz ve sözel bazı ritüeller de doğurur. Örneğin, şimdi dört sayacağım, hazırlık yap gibi tekrarlamalar, çocukta ritim duygusunu ve bekleme toleransını geliştirir. Masal öncesi sarılma, ışık kapatma, masalın yavaş yavaş sona doğru gelmesi gibi prosedürler, çocuğa güvenli bir çerçeve sunar. Bu tür ritüeller, çocukta sınırlar ve düzen algısını pekiştirir. Aynı zamanda, çocuk bir gün okula başlama, uykuya geçme gibi sınavlarla karşılaştığında, bu ritüeller ona sabitlik ve güven hissi sağlar.

Bir ebeveyn, çocuğuna masal oku alışkanlığını kazandırdığında, bu yalnızca kelimeleri paylaşmaktan öte bir bağ kurma eylemidir. Çocuk kitabı ya da öyküyü elimize aldığında, dikkat ortak bir noktaya kırılır; ebeveynin sesi, tonu, duraklamaları, vurguları çocuğa duygu ve düşünce aktarır. Bu etkileşim, okuyan ile dinleyeni mental düzeyde birbirine yaklaştırır. Bu yakınlık, güvenli bağlanma teorileri açısından önem taşır: çocuğun birincil bakım vereniyle kurduğu duygusal bağ, onun dış dünyaya açılmasında bir dayanak noktasıdır.

Ayrıca masalda geçen karakterler, ebeveynin çocuğuyla konuşmak istediği temaları dolaylı yoldan gündeme getirme olanağı sunar. Örneğin, bir masalda kahramanın kendini yalnız hissetmesi ya da bir zorlukla yüzleşmesi işleniyorsa, ebeveyn bunu çocukla paylaşarak sen de böyle hissettin mi? sorusuyla duygusal bir diyaloğa geçebilir. Böylece masal, yüzeyde eğlenceli bir öykü olmanın ötesinde, içsel dünyaları açan bir pencere haline gelir.

Bunun yanında, masal seçimi de iletişim açısından stratejik olabilir. Örneğin, özellikle sevilen türlerden biri olan prenses masalları, çocukta kahramanlık teması üzerinden kendi kimlik arayışını destekleyebilir. Prenses masalları genellikle macera, fedakârlık, büyüme süreçleri gibi temaları içerir. Ebeveyn bu masalları seçerken karakterlerin güç dengeleri, özgür irade vurgusu ve iş birliği öğelerini göz önünde tutarak çocukla birlikte anlam katmanları üzerinden konuşma başlatabilir.

Bilimsel araştırmalar, okuma alışkanlığı geliştirilmiş çocukların akademik başarılarında da avantajlı olduğunu göstermektedir. Harvard Üniversitesi’nden yapılan bir çalışma, evde kitapla çevrili bir ortamın çocukların okuma motivasyonunu artırdığını ve bu motivasyonun ilerleyen yıllarda daha başarılı okur-yazar bireyler yaratma potansiyeli taşıdığını göstermiştir. Aynı çalışmada, ebeveynlerin çocuklarla düzenli kitap okuma süresi ile çocukların okuma becerileri arasında anlamlı pozitif korelasyon bulunmuştur. Ayrıca, çocuklukta kitapla kurulan sıcak ilişki, ergenlik döneminde okuma alışkanlığı devam eden bireylerle kıyaslandığında, daha tutarlı bir okuyucu kimliğiyle sonuçlanma eğilimi gösterir.

Bir başka araştırma da, masal okuma anıların sadece dilsel ve duygusal değil, aynı zamanda nörolojik etkileri olabileceğini göstermektedir. Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) çalışmaları, hikâye anlatımı sırasında dinleyicinin beyin ağları arasında senkronizasyon meydana geldiğini ortaya koyar. Bu senkronizasyon, anlatıcı ile dinleyenin zihinsel modellerinin örtüştüğü, duygusal içeriklerin paylaşıldığı bir ortam yaratır. Bu bağlamda, ebeveyn ile çocuk arasında masal okuma süreci, sadece zihinsel aktivite paylaşımı değil, beyinler arasında bir eşzamanlılık yaratma eylemi olarak görülebilir.

Masalın çocukların öz benlik algısı üzerindeki etkisi de göz ardı edilmemelidir. Çocuk, masal karakterleriyle özdeşleşerek, rol model edinir. Özdeşleşilen karakterin erdemleri, stratejileri, tavırları çocuğun zihninde benzer davranışlara karşı bir şablon oluşturabilir. Örneğin cesur prenses ya da zeki bir kahramanla özdeşleşme, çocukta benzer içsel cesaret, problem çözme arzusu ve kararlılığı destekleyebilir. Bu etki, özellikle küçük yaşlardan başlayan kıssadan hisse çıkarma becerisiyle birlikte olgunlaşır. Çocuk, kahramanın verdiği kararlara bakarak ben olsam ne yapardım? sorusunu düşünmeye başlar; karar verme becerisi ve içsel sorumluluk bilinci bu süreçle birlikte gelişir.

Öte yandan, masalın uzun vadeli etkileri de bilimsel literatürde dikkat çekmektedir. Yetişkinlikte kurgu okumaya yatkınlık, masalla büyüyen bireylerle daha güçlü korelasyona sahiptir. Ayrıca, çocuklukta edinilen okuma biçimleri ilerleyen dönemlerde entelektüel merak, yaşam boyu öğrenme tutumu ve eleştirel düşünce becerilerinin temelini oluşturabilir. Dolayısıyla masal sadece çocukluk evresine özgü bir araç değil; bireyin yaşam boyu bilişsel, duygusal ve kültürel öz gelişiminde bir mihenk taşı işlevi görebilir.

Elbette, masal okumanın etkisini maksimize etmek için bazı hususlar göz önünde bulundurulmalıdır. Masalın çocuğun yaşına uygun olması, karmaşıklığına ve temalarına dikkat edilmesi gerekir. Çok korkutucu ya da şiddet içeren içerikler çocuğun kaygı düzeyini artırabilir. Bu yüzden ebeveynin masal seçimi bilinçli olmalıdır. Ayrıca masal okuma süresi uzun tutulmamalı, çocuk sıkıldığında ara verilmelidir. Çocuğun aktif katılımı sağlanmalı; sayfalar çevrilirken soru sorulmalı, sen ne düşünüyorsun? gibi diyalog kapıları açılmalıdır. Bu şekilde çocuk, pasif bir dinleyici olmaktan çıkıp içerik üreticisine dönüşür. Böyle bir yaklaşım, masalın etkisini artıracaktır.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir